AZINLIKLARIN TEPİŞMELERI BAŞLADI

Türkiye yönetiminin en tepesinde AKP ile MHP’nin el altından sürtüşmeleri, kaçak güreşleri sürmektedir.

Bu güreş neden kaçak olarak sürmektedir?

Çünkü güreşenlerin ikiside sözünde duracak yüreklilikte değiller.

Erdoğan sıkışınca Bahçeli’ye sarılmış idi. Bahçeli sıkısınca Erdoğan’a sarılmış idi.

Şimdi Erdoğan, MHP’yi asalak olarak görmektedir. Neden? Çünkü AKP+MHP: % 51 etmemektedir. Öyleyse MHP eski anlamını yitirmiştir. Ancak, MHP’yi doğrudan dışlamanın olağan olmayacağınıda gören Erdoğan, MHP’nin Türk elinin tepesinde örgütlenmesini genişletmesini durdurmak istemektedir.  İkinci bir nedende Süleyman Soylunun MHP’yi diline dolayarak kendi örgütlenmesini büyütmesinide sınırlamak istemektedir. MHP Süleyman Soylu’yu kullanmakta, Süleyman Soylu’da Bahçeli’yi kullanarak kendi alanlarını genişletmektedir.

İşte Bora Kaplan olayıda bunlarla ilgilidir. Bora Kaplan Sinan Ateş olayı ilede ilgilidir. Bora Kaplan MİT’inde kullandığı yasa dışı birisidir. 

Bora Kaplan’ın tutulmasının anlamı MHP ile Süleyman Soylu’nun yasa dışı işlerinin ortaya çıkmasıdır. 

Süleyman Soylu’nun elinde MHP’nin yasa dışı uygulamalarıda AKP’nin uygulamalarıda belgeli olarak vardır. Onun için ne AKP, ne MHP ona kapıyı gösteremezler. 

Bütün bu iç içe geçmiş buru (suç) örgütü ilişkileri üç kesiminde kaçak güreş yapmalarını gerektirmektedir.

Bu gelişmelerde MİT içindeki etken kişilerinde el altından birbirlerini çökertmeye çalıştıklarını göstermektedir.

Bunun anlamı nedir? 

Erdoğan, AKP, MHP Türkiye’yi yönetememektedirler.

AKP-Erdoğan Bahçeli’nin çemberini kırmaya, Bahçeli’de Erdoğan’ı çökene deyin elinde tutmayı denemektedirler.

Bunu geçmiştede yazmı, idik, Bahçeli, Erdogan’I bitirmek için ona istediğini vermektedir.

Erdoğan-Bahçeli ikilişi Türkiye’yi çökerttiler, halk uyanmaktadır, ancak acı çekmektedir. 

Kısacası Türkiye’de bütün kesimler ektiklerini biçmektedirler.

Bir dönem subayların oturdukları bölgelerde en çok oy AKP’ye çıkmakta idi.

Bir dönem BTP-PKK cılar Erdoğan ne derse yaptılar, yasa değişiminde bile ona arka çıktılar. Sonunda Erdoğan’ın tokadını yediler.

Bir dönem Ermeniler, Erdoğan Türkler’e karşı diye ona arka çıktılar, onunla yoldaşlık ettiler, en sert tokadı yediler.

Bir dönem, Fethullahçılar Erdoğan’a Türk karşıtı diye olanca güçleri ile arka çıktılar onlarda tokadı yediler. 

Bir dönem, camiciler de küçük çıkarları için Erdoğan’a arka çıktılar, onlarda şimdi dilenen durumuna düştüler.

Bu gün gelinen yer nedersi?

Artık ne Erdoğan, ne Bahçeli işin içinden çıkamamaktadırlar. Türkiye yönetilemez duruma geldi.

Bütün Türkiye yarın ne olacak diye sorarak yatıp kalkmaktadırlar.

Tanrım, bu Bahçeli’yi, bu Erdoğan’ı Türkiye’nin başından eksik etmesin. Etmesinde din iman ne imiş görsün bu halk.

 

 

  

Ayhan Bora Kaplan Suç Örgütü soruşturmasında gözaltına alınan Ankara Emniyeti Organize Suçlar Şube Müdürü Kerem Gökay Öner serbest bırakıldı. 

Meral AKP’yi el altından kolladı

İyiler nereye?

Şimdi, düne deyin sayın Meral AKP’yi el altından kollar iken, AKP’yi alaşağı etmeye çalışanlara dille saldırır iken susan iyililer, şimdi de durup Meral’ı saygıyla anmaktalar.

Bu gün İyi’de kalmış olanlar, basın yayına çıkar-çıkmaz Meral’a saygılar yolllamaktadırlar. Şimdi diyelim, halk Meral’a aldanıpta CHP’ye oy vermeseydi. Yine çoğunlugu AKP ye oy verselerdi. Meral’ada % 8-10 verselerdi. Bu Meral’a eğılen yalakalar yine Meral’I övecekler idi. Kadın AKP’nin yerle bir olmasını engelledi, ancak CHP’nin birinci çıkmasını engelleyemedi.

Tanrı Türk ulusunu severmişte bu kadın yakamızdan tam düşmesede, göz önümüzden uzaklaştı.

Kadın camide imam, kilisede papaz olmakta idi. Onun bir oyun içinde olduğunu bildik, geçmiştede duruşumuzu değiştirmedik. 

Bir kişi kendisini azınlık olarak tanımlaya bilir. Bunu anlarım, ancak Türk halkını Atatürkçü duruşu ile oyun kurmasını bağışlayamayız. 

Şimdi salak, sapık İyi’nin tepesindekiler, kendi yanlışlarını benimsemeyerek, yeniden halkdan arka çıkmalarını isteyecekler imiş. 

Bunlarda yüz yok, utanma yok. Öyle de bir doğruculuk taslamaktadırlar, 40 yıllık orospu bile bunların elinde çırak çıkar. 

Siz oturun kalkın, AKP yi kurtarmak için çalışın sonrada dönün “Biz öyle demek istemedik” deyin. Ne çıkar.

Salaklar öz başlarına girerek Erdoğan’a baston oldularda, şimdi yinede varız demektedirler. Bu tam yüzsüzlüktür.

Bir de sözde başları çalıştığını sananlar bunları söylemektedirler.

Ümit Özlale, Halk uzak göstericisinde (tv) çıkmış, yeniden işe gerişeceklermis, onlar seçim işlerini iyi yürütmüşler, konuşup durdu. Utanması yok. Turan Çömez, yine kendisini başı çalışan sanan birisidir. Gerek Ümit Özlale İzmir’den, Çömez’de Balıkesir’den aday olur iken eğer yaptıklarının yanlış olduğunu anlamamış larsa, onlara kim güvenecek?

Devlet bahçeli ölü bir kargaya okşamaktadır. Erdoğan’da yaralı yarasaya okşamaktadır. Tümüde bitikler. 

Tanrım bunları süründürsün, aman evlerine çekilmesinler, sondalı olarak dolaşsınlar.

Bu iki okka şekere satılan ulusa bunlar az bile….

‘Ülkemiz tampon işlevini reddediyor’

ABB Başkanı Yavaş, büyükelçilere verdiği resepsiyonda sığınmacı sorununu anlattı: ‘Ülkemiz tampon işlevini reddediyor’

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, büyükelçilere verdigi resepsiyonda sığınmacı sorununa değinerek “Türkiye artık göçmenler için bir kalış ülkesi haline gelmiştir. Bunun yarattığı toplumsal huzursuzluk, demografik baskı mevcut durumun sürdürülemez olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu bakımdan milletimizin endişeleri gözetilmelidir. Milletimiz bir mülteci tampon bölgesi işlevini reddetmektedir” dedi. 

Sarp Sağkal

Yayınlanma: 24.04.2024 – 20:17

Güncelleme: 24.04.2024 – 20:17

ABB Başkanı Yavaş, büyükelçilere verdiği resepsiyonda sığınmacı sorununu anlattı: ‘Ülkemiz tampon işlevini reddediyor’

Abone Ol

Play Video

ABB Başkanı Mansur Yavaş, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ile TBMM’nin açılışının 104. yıl dönümü nedeniyle Mogan Park Konuk Evi’nde Ankara’daki büyükelçiler ve misyon temsilcilerine resepsiyon verdi. 

Resepsiyona Etimesgut Belediye Başkanı Erdal Beşikçioğlu da katıldı. Yavaş, resepsiyona katılan tüm elçileri konuk evinin kapısında eşi Nursen Yavaş ile karşıladı. 

Ankara’nın yerel oyunlarının sergilenmesiyle başlayan resepsiyon Yavaş’ın konuşmasıyla devam etti. Yavaş konuşurken, konuşmasının İngilizce metni de resepsiyon için kurulan ekrana yansıtıldı. Konuşmasının başında Cumhuriyetin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün Meclis’in açıldığı 23 Nisan’ı çocuklara armağan ettiğini söyledi. Ardından yerel seçim sonuçlarına değinen Yavaş, “Rekor bir oy oranıyla tekrar seçilmiş bulunuyorum. Bu başarıda geçtiğimiz beş yılda ortaya koyduğumuz adil yönetim anlayışı önemli bir rol oynamıştır. Bu anlayışla yönetimimiz devam edecek, söz verdiğimiz projeleri gerçekleştireceğiz. Tüm bu çalışmaları yaparken sizlerle iş birliğimizi sürdürmek istiyoruz. Tecrübelerinizi bizimle paylaşmanızdan mutluluk duyacağımızı, kapımızın her zaman size açık olacağını; kültürel, sosyal alanda iş birliğimizi artırmanın bizi mutlu edeceğinin altını çizmek istiyorum” dedi. AB üyeliğinin Türkiye için kritik bir önem taşıdığını vurgulayan Yavaş, “AB üyeliği temel hedeflerimiz arasında yer almaktadır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bize gösterdiği Muasır medeniyetlere ulaşmak için AB üyeliğinin vazgeçilmez olduğuna inanıyoruz” ifadelerini kullandı. 

‘MİLLET TAMPON ROLÜNÜ REDDEDİYOR’

Konuşmasında sığınmacı sorununa da değinen Yavaş, “2016’da Türkiye-AB zirvesinde alınan karar Türkiye’nın sığınmacı yükünü iyice artırdı ve kontrol edilemeyen bir göç akışına yol açtı. Türkiye artık göçmenler için bir kalış ülkesi haline gelmiştir. Bunun yarattığı toplumsal huzursuzluk, demografik baskı mevcut durumun sürdürülemez olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu bakımdan milletimizin endişeleri gözetilmelidir. Milletimiz bir mülteci tampon bölgesi işlevini reddetmektedir. Ülkemizin üzerine yüklenen bu yük hakkaniyetle bağdaşmamaktadır. Bu nedenle mültecilerin kendi ülkelerinde doğru bir planlama ile insan haklarına uygun şekilde yeniden iskan edilmesi konusunu önemsiyorum” diye konuştu. Yavaş, İsrail-Filistin konusuna ilişkin de “21. yüzyılda çocukları ve sivilleri öldürmek insanlık suçudur. Filistin halkının yanında olduğumu belirtiyor, İsrail hükümetini sağ duyulu davranmaya davet ediyorum. Ankara barışın ve karşılıklı anlayışın simgesi olmaya devam edecektir” yorumunu yaptı. Yavaş’ın konuşması sonrazı

ABB Kent Orkestrası’nın dinletisi gerçekleştirildi. 

Muhsin Yazıcıoğlu gerçeklerden kaçamadı

Muhsin Yazıcıoğlu, önce şeyhin elini tuttu, şeyhde döndü öbür eli ile akça destesini ona sundu. 

Bütün bunlar olur iken Muhsin Yazıcıoğlu’nun Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Cemil Çiçek, Bülent Arınçlarla arası iyi idi. Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül le görüşmek için önceden bildirmesi bile gerekmemekte idi. Doğrudan tık kapıyı açıp girer idi. 

Artik MİT’in dayanağını arkasına almıştı. Yurt dışında dernekleşmesinide MİT ile ilişkili kişiler aracılığı ile başlattı. MHP’ye bağlı olan Çerkezler’in bir kısmı Muhsin Yazıcıoğlu’nun Nizami alem ocaklarına katıldılar. 

Yıllarca Fethullah Gülen’in yayınları Nizamı Alem ocaklarında dağıtımı yapıldı. Fethullah Gülen’i eleştirmekte iyi karşılanmaz idi. 

Gündüz Gazetesi yayın olarak bu anlattığım çizgide yol aldı. Muhsin Yazıcıoğlu’nun şeriatçı kesimde önemli bir yeri olmuş idi. Gerek hizbullahçılardan, gerekse Milli Görüş’ten de yeterince saygı görmekte idi. BBP ne büyüdü ne yok oldu, çünkü sırtını MİT ile tarikatlara dayamış idi. Tarikat deyince sakın namaz gılan, oruç tutanlar gelmesin başınıza. Tarikatlar iyi incelenirse korkunç bir bilgi toplama ağı ortaya çıkar. Sonuda Londra/İngiltere ile Pentagon ABD’ye çıkar.

Yeri gelince bazı belgeleride ortaya koymamız gerekir.

Muhsin Yazıcıoğlu’nun sırtı sağlan sanılan ağaca dayanmış idi. 

Muhsin Yazıcıoğlu konusunun en onemli yanıda öldürülmesindeki inceliktir. Bildigimiz en saglam açar (kilit) de Muhsin Yazıcıoğlu’nun öldürülmeden bir süre önce Türkiye’nin tepesindeki Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül’ü korkutmaya çalışan bir konuşmasının yayına verilmesinde kısa süre sonra öldürşüdür. 

Muhsin Yazıcıoğlu iki nedenle içerlemiş idi. 1. Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül’ün ona verdikleri sözleri tutmamaları, 2. Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül’ün getirdiği düzenin bilinen islama yada genelde Türkiye’deki azınlıklara bile yararı olmayacağını görüp, bir başkaldırı yapmış idi. Öldürülmesinde sakınca olmadığı (fetvasını) alarak, düğmeye basıldı. Muhsin Yazıcıoğlu’na yakışır biçimdede öldürüldü.

Muhsin Yazıcıoğlu TSK li subaylarla ilgili yargılamalarda gizli tanık idi. Bizdeki bilgilere göre.

Muhsin Yazıcıoğlu çok bilmiş, çok uyanık ayaklarına yatarak kendi yolunu seçti. Geçmiş olsun deyelim.

Arkası gelecek.

Yurtseverlik gerçekçiliği arar.

Yurtseverlik gerçekçiliği arar.

Bu günde Muhsin Yazıcıoğlu üzerinden Türkiye gerçeklerine bir bakalım. Bu iyi bir örnektir.

Kendini yurtsever olarak gören, bazanda Türkçü olarak görenler, Muhsin Yazıcıoğlu’nu örnek gösterip onun yuruğunu (resim) bölüşmekteler. Bazılarıda onun yattığı beşiğin (mezar) başına gedip, orada yuruk çektirip yayınlayarak, Muhsin Yazıcıoğlu aracılığı ile kendilerine bir değer eklemek istemektedirler.

Önce Muhsin Yazıcıoğlu kimdir? Ona bir bakalım, ondan sonra gerçekleri Muhsinci olanların yüzlerine çarpalım.

En başta  Muhsin Yazıcıoğlu ilk gençlik yıllarında, Ocak başkanı olduğundada bir Türkçü olarak ortaya çıktı. O dön….mede günde 5 kere namaz kılmazdı. Konuşmalarında Türklükten dem vurur idi. 

Genelde ülkücüler müslümanlar idiler, ancak namazla araları pek eyi değildi. MHP’nin başında Hüseyin Feyzullah (Türkeş) var idi. 1969 dan sonra MHP pek beklenen oyları toplayamadı. Bir başka sağcı, islamci olan Milli Görüş ilgi görmekte, yükselmekte idi. 

Türkeş, baktı, Erbakan’ın arkasından gidenler, camiciler idi. Halkta onlara yakınlık göstermekte idi. 

Türkeş derneklere bir yazı yazarak, ülkücülerin camiye gitmelerini, halkla böylece ilişki kurarak güven kazanmalarının gerektiğini anlattı.

Derneklerde görevli olan gençler, camilere girip çıkmaya, Milli Görüşçülere: “Bizde müslümanız, bizde camilerdeyiz.” Demeye başladılar. MHP, Milli Görüş arasında bir müslümancılık yarışı başlamış oldu.

O başlangıçla islamlaşma başlamış oldu.

Ülkücüler, artık camilerde sık görülen tarikatçılarlada tanıştılar. Yavaş, yavaş sakal bırakmalar, Milli Görüş’e benzeşmeler başladı.

Bundan sonra, Türkeş tarikatlara yakın durdu. Artık kendiside oruç ayında yemeklere katılıp, bir iki dua okumaya başlamış idi. O günlerde bazı tarikatlarla ilişkiler artınca MHP’ye akçada vermeye başladılar. Bir kere 3 milyon vermişlerdi. Türkeş’te bunun karşılığında bu açıklamayı yapmış idi.

“Ülkücüler Allahın ipine sarılın.” O gün bu gün o allahın ipine sarılı kaldık.

İşte Muhsin Yazıcıoğlu’da en başta bu çağrıya uydu. Türkeş’tende öne geçerek gerçekten şeriat isteklisi oldu.

Artik  Muhsin Yazıcıoğlu tarikatlarla ilişkisini günden güne artırdı. Onlardan yararlandı. O da bir tarikata (Tacettin) bağlandı.

Muhsin Yazıcıoğlu, namaz kılmayan ülkücüleri begenmemeye, eleştirmeye gerekirsede dışlamaya başladı.

Yine o dönemde kendisinin Çerkez olduğunu anladı. O andan sonra artık el altından Çerkezcilikte yapmaya başlamış idi. 

Müslümanlığı arttıkça tarikatlarla ilişkisi güçlendi, Türkeş’in müslümanlığınıda beğenmez oldu. Bunu gündeme getirerek MHP’den ayrıldı. Artık “ilahi kelimetullah” için çalışacağını söyleyerek tarikatlar la sağlam ilişkilere girdi.

Gerisi gelecek…

Türkiye bu gün

Türkiye yeni bir döneme girmektedir. Son seçimlerde CHP’nin birinci sıraya yükselmesi, AKP’nin ikinci sıraya düşmesi ile AKP’de ortalık allak bullak oldu.  Türkiye yeni bir döneme girmektedir. Son seçimlerde CHP’nin birinci sıraya yükselmesi, AKP’nin ikinci sıraya düşmesi ile AKP’de ortalık allak bullak oldu. Artık AKP’lilerin kirli donları dışsarı asılmaya başladı. AKP’liler, 21 yılda iyice ağalık yapmaya alışmışlardı. 

Halkı kulluk düzenine alıştırdıklarından, Erdoğan başta olmak üzere AKP’liler cami duvarına bile işeseler, müslüman geçinen toplum bunda bile bir olumluluk aramakta idi. Kimsede cami duvarına işenmez demezdi.

Üstelik tepeden tırnağa Türkiye halkı AKP’ye esir edilmişti.

Erdoğan, halkın kanını emdikçe halk mutluluk duymakta olduğunu belirtmekte idi.

Halk dışarıda çay içemez duruma gelinceye deyin Erdoğan’ın arkasında durdu.

Bunun yanısıra AKP’ye karşı olanlar susturuldular, tutuklandılar, yargı yolu ile yıldırıldılar.

Çalmak, çırpmak, talan etmek yasallaşmış idi. Yetkililer iki yüzlü tutumlarını gizlemez duruma gelmişlerdi.

Türklük le ilgili konuların üstü kapatılmakta idi.

Birde, kim azıcık Erdoğan…a karşı göz doldursa, Erdoğan onu satın almakta idi. Unutmayın, geçmişten günümüze deyin MİT eli ile bu çark isledi. En son Meral Akşener’ide kendilerine bağladılar. Akşener’de işbilen birisi değildi. Geçmişte Fethullah örgütüne yakın idi. Kendiside bazı yanlışlar yapmış idi. MİT onu sıkıştırınca masa yıkıldı, en son seçimlerde de CHP’ye kazandırmamak için ellerinden geleni yaptı. Ancak başarılı olamadı. Umarız kendisinden sonra gelen satılmaz diyelim.

Bütün bunlara bakmayarak AKP yara aldı. Bundan böyle gerilemeyi sürdürecektir.

Önemli bir olguyu sunayım.

Türkiye Ermenileri, Erdoğan’ın gelişinde yanında yer aldılar. Bazı yazar çizer Ermeniler, yurt dışında subaylarımızı, polisimizi boklamış idiler, Erdoğan beklediklerini vermeyince şimdi Erdoğan’a karşı boylarını göstermektedirler.

Bu gün Erdoğan’a karşı olan Dogulu yurttaşlarımız, Ermeniler le birlikte geçmişte AKP’ye  arka çıkmışlardı.

Kısacası, kendilerini azınlık olarak görenlerde aldandılar.

Şimdi yine iyi yurttaş görünerek, Türk halkını etkilemeye ugraşmaktadırlar.

Bunlarında önlemlerini onların yasa dışı işlerini ortaya koyarak alacağız.

Gelecek günler çok değişikliklere gebedir.

Ülküdaşlar ne durumdalar?

lküdaşlar ne durumdalar?

Bu günün ülkücüleri doğal olarak değişik kıymıllar (parti) içinde yer almaktadırlar. Alparlan Türkeş’in (Hüseyin Feyzullah) uğruna kan döktürttüğü tek başlı ülkücülük tutmadı. 

Ondan sonra gelen Devlet Bahçeli (Fettahoğlu) da tek başlıklılığı savundu, ancak başaramadı. Sonuçta çok değişik çizgilerde ülkücüler doğdu. 

  1. Aşırı müslüman ülkücüler (Hizbullah çizgisinde) 2. Tarikat ülkücüleri, 3. Türk İslamcı ülkücüler, 4. Fethullahçı ülkücüler, 5. Azınlık ülkücüleri, 6. Egemenlikçi (Cumhuriyetçi) ülkücüler. Bundan başkada alt bölümde olan küçük oluşumlar var.

Muhsin Yazıcıoğlu, Yavuz Agıralioğlu    hizbullah görüşlerine uyanlardır.  Meral Akşener ülkücü değildi. Fethullah Gülen’e uyumlu idi. Erdoğan düzeninin kurulmasına katkısı oldu. Ordunun içine Sarmısak adındakı köstegi yerleştiren birisidir. Diyarbakır’da bir konuşmasında atalarının Doğu’dan sürgün olduğunu söyelemiş idi, Azınlık ülkücüsü oyununu oynadı.  Azmi Karmahmutoğlu, Musavat Dervişoğlu, Koray AydınTolga Akalın, Türk İslam Ülkücüsü çizgisinde olanlardandırlar.

Biz bu değerlendirmelerimizi geçmişteki bire bir gördüklerimize göre yapmaktayız. Azmi Karamahmutoğlu egemenlikçi yakaya geçmiş görünmektadir. 

Bu saydığım kişilerde görüş değişikliği olmuştur. Eski müslümancılıkları törpülenmiş görünmektedir. Burası olumlu sayılır. 

Gelelim Ağıralioğlu’na o şimdide müslüman kalmış görünmektedir. Genel bilgisi olmamakla, bütün olayları orta çağda olanlarla karşılaştıran birisidir.

Soyunu bilmemekteyim, ancak Türk olmadığı açıktır. Çerkez kökenli olması olanaklıdır. 

Muhsin Yazıcıoğlu’da Çerkez kökenli idi. Bunu neden söylemekteyim?

Bunlar sürekli Türk’üm diyenleri “IRKCI” olarak görürler idi. 

Devlet Bahçeli ile Alparslan Türkeş’in Ermeni kökenli olmaları sonucunda ülkücülük kısırlaştırıldı. Kulakları Muhammed, Osman, Ali, Ömer le dolduruldu. 

Bunu onlara sağlayanda CIA ile BND, BVD kuruluşları olmuş idi. 

Bu günün ülkücülerinin geniş bir kesimi MİT ile açık açık iş tutmaktadırlar. Bunlar MHP’de kalanlardır. Meral Aksener’de yine MİT baglantılıdır. Erdoğan’ın 4 yıl tepede kalmasını sağlamıştır.

MİT bunların dışında bir başka ülkücüyü bu günlerde eyleme geçirdi, öne çıkarmaya çalışmaktadır. İyi’nin dışında birisidir. 

Ülkücüler bölük börçük durumdalar, bu durumda ülkücülerdeki uyanmayı göstermektedir.

BBP yine başından beri MİT’in koltuğunun altında kuruldu, şimdide MHP’nin olduğu üzere Türk karşıtı Erdoğan’a bağlılığını göstermektedir.

Geçmişte MHP içinde Kürt örgütlenmesi, Çerkez örgütlenmesi var idi. Çerkezler yıllarca ülkücü kuruluşları ellerinde tutmuşlar idi.

Son yıllarda bu konuda neler yaşandı onada bakacağız.

Bu toplum yaralar sarılmadan bayram kutluyor ise, o toplum dağılmış sayılır.

Türkiye bataklıkda yüzer iken ülkücüler kuru kuru (vatan-millet) diye mırıldanmaktadırlar. Bu yurda bir katkıları yok, AKP’nin talancılığınada ortaklar.

Esen kalınız. 

Seçimler en çok kimleri üzdü?

Seçimler en çok kimleri üzdü?

Türkiye’de ne solda, nede sagda Türkiye’de olup bitenleri değerlendirebilecek, oynanan oyunları ortaya çıkaracak birileri yok. 

Bu eli yöneten bir üniversite bitirememis, Mit’ i yönetmiş, şimdide Dış İşleri Bakanı olmuş Fidan’da üniversite okumamış, bir sürü kurumları yönetenler bilgisiz kişilerdir.

Çoban bile olamayacaklar, bu eli yöneterek batırdılar.

Bu anda halk uyanmadı, halk önüne kemik atılmayınca gücendi, oy vermedi.

Nedeni ne olsada Erdoğan, korkunç bir bozgun yaşadı.

Bu bozguna en çok üzülenler: Avrupalılar, Ruslar, Çin, ABD neden?

Çünkü onlar için bilgisizlerin yönetimindeki Türki…e iyi Türkiye’dir.

Bu düşünceye nereden geldim?

Dış basını yakından izlemekteyim.

“Neyse, Erdogan 4 yıl boyunca bizimle çalışacak.” Demektedirler.

İyiki bir önceki seçimi AKP kazanmış. Bu yıkıntı CHP’yide bitirir idi. Buyursun Erdoğan bu sorunları çözsün. Ancak artık AKP kesimi bu işte geç kaldı. Eski iyi müslümanlar bu dinide bıraktılar.

Erdoğan yönetimi ezile ezile eriyecektir. 

Seçimler oldu, sonuç belli, ancak çıkarılacak öğrenek (ders) nedir?

Seçimler oldu, sonuç belli, ancak çıkarılacak öğrenek (ders) nedir?

Erdoğan yokluk çekenlere akça veremedi. Kendilerine ek aylık bağlanmadığını gerekçe gösteren az gelirliler, AKP ye oy vermediler.

Bu gün halka neden AKP ye oy vermediniz diye sorulan yurttaşlar. Bu yanıtı verdiler: Erdoğan’ın aylıkları artırmadığını, geçim sıkıntısı yasadıkları içinde oy vermediklerini söylemekte idiler. 

Bunun anlamı nedir?

Eğer Erdoğan bunlara bir kaç bin ek aylık verse idi, sorun olmayacak idi. 

Bu halk ulusunun çıkarları için AKP ye karşı çıkmadı. Ancak kendi boğazı için karşı çıktı.

Bu halk andımız kalkınca AKP ye yine oyunu verdi, Tanrı adı orduda duadan kaldırılınce yine AKP’ye oyunu verdi.

AKP, adaları Yunanlılar’a verince, AKP’ye yine oyunu verdi, bu halk orduda görev yapan önemli kişiler tutuklandı, Genel Kurmay Başkanı boş yere tutuklandı AKP ye yine oyunu verdi, AKP’liler, Erdoğan halkı aşağıladılar yine AKP’ye oyunu verdi.

Şimdi yalnızca aylık az diye oyunu kesti. Ne demeliyiz? 

Halkın bakışı budur. Bu halkı yurtsever diye saymayınız.

Gelelim nenemiz (Meral Akşener)in durumuna.

Kadın son dönemde oynadığı oyunu iyi oynayamadı. 

Bu işe ilk giriştiği dönemlerde MHP ile AKP’nin kendisini ezdiklerini anlatarak kendine acındırdı, sonuçta bir bayan olarak MHP’de sıkışan ülkücüler kendisinden yararlanıp, Devlet Bakçeli’den kurtulacaklarını düşündüler.

O dönemde yanına yaklaşanların içinde Fethullah Gülenciler vardı. Kendiside Fethullah Gülen’in büyük toplantılarına katılıp Fethullah Gülen’i övmüş idi.

Gelelim konuya, bu bayan ne Türkçü, nede Atatürkçü idi, ancak bu alandakı boşluğu kullanıp güç almak istemiş idi.

Bu bayan uzun bir süreçte kendi oyununu iyi oynayamadı, sonuçta ınandırıcıda olamadı. Bir sürü adaylardan akça toplamış, onlara verdigi sözleride tutmamış idi. Bunca başka yal..n dolanlarıda oldu. Masaya oturdu, kalktı, seçime kendim girecegim dedi, girdi. Sonuç öyle bir tokat yedi, artık kendine gelemez. O İyi ye ancak ayak bağı olur.

Umarız, İyi’de bir kurultay olurda bu bayan, bunca emeği tam yok etmeden, evine doner. 

Dönmezsede dile düşer.

Yoldaşlar, ülküdaşlar,

Yarından başlamak üzere Türkiye’de yeni bir döneme gireceeiz. Çünkü bu kere “imam hatip”li Erdoğan yurttaşları seçimde satın alacak akçayı bulamadı. Ne satacak bir ada, nede bir kurum kalmış idi. 

Olmayınca veremedi yalaka, yamuk halkda artık oy vermeye bilir.

Gönül ister, Erdoğan yine akça bulsun versin, versin de halkda yine gürül gürül imam hatipli, vurguncu Erdoğan’a oy versin. 

Halk şimdiye deyin Erdoğan’a onun talancı olduğunu bile bile oyunu vere vere bu günlere geldik.

Uyarıncada “O çalsada banada koklatmakta” demekte idi.

Az gettik, uz gettik dere tepe düz gettik. Türk eli’ni halkın destegini verdigi Erdoğan’a soydurup, soğana çevirttik.

Halk Erdoğan’in eli ile kırmızı et yedi, altına araba aldı, ev aldı. Bir günde düşündedi, bu Erdoğan, bu bana verdiği akçayınereden buldu?

Halk bilirdi, Erdoğan, talan eder iken, ucundanda halka tattırır idi. Halkda alışmış idi, böyle karşılıksız ver gelsine. Bir tek aklı başında yurttas gormedim, biriside bunca acilan yapmacik üniversitelere karşı çıksın. Anadoluda açılmış üniversitelerde yeterli öğretim üyesi bulunamadığından, eğitimler yarım yamalak verilsede halk ses çikarmamayı sürdürdü.

Yazık oğlunun, kızının aldığı bitirme belgesinin işe yaramadığını görünce iş işten gecçivermiş idi.

Bu halk akçayı eline verir isen, hırıstiyanda, müslümanda, yahudide olur. Bak bakalım, 2001 yılı sonrası camiler tıklım tımlım doluydu. Çoğuda anasını, atasını namaz kılmadılar diye dinsiz deye dışlamakta iken, bu gün camiler boşaldı. Eskiden olduğu üzere camiler, cumalarda dolmaktaddır.

Ne oldu din elden gediyor diyordünüz? Şimdi sizde namazı bıraktınız, bu ne demek?

Erdoğan çalıp çırptıga akçaları halka koklatarak, halka iki yüzlüce müslüman görünmeyi benimsetti.

Bu ulus geçmiştede gerçek müslüman değildi, şimdide olmadı, ancak müslüman göründü. 

Bildigi dört “dua” ile kendisini bir bok sanmaya baslamış idi.

Erdoğan sonunda bu ulusu dindende soğuttu. Erdoğan oturduğu koltugu bırakıncaya deyin, bu islamdan kaçış sürecek, halk en sonunda bu sorundanda kurtulmuş olacaklır. 

Erdoğan’ın en büyük iyiliği, islamin gerçek yüzünü göstererek, Türkleri uyarmış oldu.

Uyan Türk, “Senin atan anan yere eğilmedi, toprağa tapmadı.”  Şimdi sana ne oldu?